Skip links

696 Sayılı KHK Ile Taşeron Işçi Ne Kazandı Ve Ne Kaybetti?

Taşeron işçilerin devlet kadrolarına geçişte yaşadıkları mağduriyetleri mahkemeye verilen feragat dilekçelerini, taşeron işçilerine verilen ilave tediye hakkını, bakanlığın kadro geçişlerinde yapmış olduğu hataları İş hukuku ve Sosyal Güvenlik Uzmanı Mehmet Akif Cenkci ile konuştuk. Milli Gazete muhabiri Baki Sancak’ın sorularını yanıtlayan Mehmet Akif Cenkci, “Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı yayımladığı yönetmelik ile işçileri yanlış yönlendirdi” dedi.

İş hukuku davalarında uzmanlaşmış olan Av. Barış Kalkan ise taşeron işçilerinin devlet kadrolarına geçişinde yaşadıkları hak kayıplarını hukuksal açıdan değerlendirdi. Taşeron işçilerinin bu hak kayıpları karşısında ne yapmaları gerektiği, kıdem tazminatlarını, taşeron işçilerinin ne kazanıp ne kaybettiği konularında sorularımızı yanıtlayan Kalkan, “Taşeron işçisinin kazandığı hiçbir şey yok” diye konuştu. 

Mehmet Akif Bey, iş hukuku ve sosyal güvenlik uzmanı olarak işçi ne kazandı? Kamuya geçen işçinin maaşı da artacak mı? Yaşanılan mağduriyetler konusunda siz neler söylemek istersiniz?

Kamuya geçen taşeron işçisinin maaşında bir artış yok. Kamuda çalışan daimi işçinin, sürekli işçinin alacağı maaş ortalaması bellidir. Kamuda en düşük ücretle çalışan işçinin maaşıyla, kamuya geçen taşeron işçilerinin maaşı arasında uçurumlar var. Çeşitli açıklamalarda ilave tediye hakkı var deniliyor ama o zaten var olan hakkı. Mükâfatmış gibi sunuluyor. Mağduriyetlere gelecek olursak. Biliyorsunuz, hükümet, kamu ve kamu kuruluşlarında çalışan taşeron işçilerinin devlet kadrolarına geçmeleri için 696 sayılı KHK ile işçinin geçmişe dönük haklarından vazgeçmesini şart koştu. Buradaki en büyük mağduriyet zaten işçinin hakkı olan, ödenmemiş ücret, fazla mesai ücreti, tatil çalışması ücreti gibi hak ve alacaklarından vazgeçirilmesidir. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından 1 Ocak’ta yayımlanan bir yönetmelik var. 30288 sayılı yönetmeliğin ek kısmında yayımlanan dilekçe örneklerinden dolayı zaten haklarından feragat eden işçi daha da mağdur oldu. Bakanlık bizzat örnek dilekçe ile işçileri yanlış yönlendirdi. Durumu bilen, işin ehli kişilere danışmadan bu örnek dilekçe ile hakkından feragat eden işçiler, hem hakkından oldu hem de avukat vekalet ücretini ödemek zorunda kaldı.

Bu nasıl oldu konuyu açabilir misiniz?

Tabi ki. Şöyle anlatayım. Normal şartlarda bir davadan feragat edildiği zaman, avukatlık vekalet ücreti gibi bir çok ücret taraflara yansıtılır. Ancak hükümet, taşeron işçilerinden avukatlık vekalet ücretinin alınmaması için 696 sayılı KHK’da ‘Bu yasa çerçevesinde yapılan feragatlerde avukat vekalet ücreti yansıtılmaz’ şeklinde bir ibare ekledi. Bakanlığın yönetmeliğinde ek olarak yayımlanan örnek dilekçede ise; ‘696 sayılı yasa gereği hakkımdan vazgeçiyorum’ şeklinde bir ibare olmadığı için işçi mağdur oldu. Mahkeme davadan neden feragat edildiğini bilemez. Dilekçede bu ibarenin yer alması gerekiyordu. Hâlbuki bu örnek dilekçede bu ibareye yer verilmedi. İşçiler de konuyu bilen birisine danışmadan kendi başlarına bu örnek dilekçe ile haklarından feragat ettikleri için hem geçmişe dönük haklarından vazgeçti hem de bu feragatten kaynaklanan avukat ücretlerini de ödemek durumunda kaldı.

Barış Bey, feragat edilen bir davada avukatların hakları nelerdir?

Bir davadan feragat edilmesi dâhilinde avukatların alması gereken hakları şunlardır. Birincisi mahkeme vekâlet ücreti, ikincisi icra vekâlet ücreti, üçüncüsü yargılama giderleri vardır. Yargılama giderlerini de avukatların çoğu kendi cebinden karşılıyor. Bu ücretler asgari olarak en az 2 bin TL civarındadır. Avukatların bir de davanın kazanılması halinde alacağı bir pay vardır. Bu avukattan avukata değişebiliyor. Bazı avukatlar 5-6 bin ücret istiyorlar. İşçi Mehmet Akif Bey’in bahsettiği gibi bakanlığın yayımlamış olduğu örnek dilekçe ile haklarından feragat edince avukatlar ile karşı karşıya geldi, getirildi. Avukatlar bu durumda yasal olarak haklı. İşçinin de avukata karşı süreceği hiçbir itiraz hakkı yok. Ancak ben elimden geldiğince işçilerimize yardımcı olmaya çalışıyorum. Ancak bazı işgüzar meslektaşlarımız –açık açık söylüyorum ve büyük harflerle yazıyorum- bunu fırsata çevirip işçiyi ezebildiği kadar ezmeye çalışıyor. Hakkı olmayan ücretleri almaya çalışıyorlar. Daha ilk celsesi görülmüş olan davadan biten bir davaymış gibi ücret talep ediyorlar. Bu ne adil, ne hukuki, ne de vicdani bir olaydır. Maalesef bu avukatların eline fırsat verildi.

Barış bey taşeron işçilerinin devlet kadrolarına geçişte yaşadıkları mağduriyetler nelerdir? Siz bu konuda ne söylemek istersiniz?

Taşeron işçilerinin yaşadığı en büyük mağduriyet, hükümetin işçiye kadro hakkını vermeden önce geçmiş tüm haklarından feragat etmesini istemesiyle oluşmuştur. İşçi kadroya geçmek için haklarından feragat etmeye mecbur kaldı. İşçiler haklarından isteyerek feragat etmedi ki. Güvenlik soruşturmasından geçemeyen birçok işçi kadroya alınmadı. Üstelik geçmişe dönük haklarından da feragat ettiler. İşçi, “Benim neyimi gördünüz, sabıkam yok, hiçbir cemaatin kursuna dershanesine gitmedim, hiçbir örgütle yapıyla ilgim alakam yok, neden beni almıyorsunuz” dediği zaman hiçbir cevap alamıyor, bilgi verilmiyor. Hem işçileri mağdur ediyorlar, hem de sebebini açıklamıyorlar. Gerekçesiz hiçbir şey olmaz. Her şey neden sonuç ilişkisine dayandırılmak zorundadır. Hukuk devletine de yakışan budur. Türkiye Cumhuriyeti eğer bir hukuk devletiyse her şeyi gerekçelendirmek ve kanuna dayandırmak zorundadır. Güvenlik soruşturmaları açısından söylüyorum. Kanuna dayandırılan hiçbir fesih yoktur.

Taşeron İşçiler 696 sayılı KHK ile ne kazandı ne kaybetti? Hangisi daha ağır basıyor?

Bir terazinin iki kefesine kazandıkları haklar ve kaybettikleri hakları koyarsak eğer; İşçinin kazandığı pek bir şey yok. Ama kaybettiği çok şey var. Öncelikle geçmişe dayalı doğmuş fazla mesai gibi ödenmemiş ama ödeneceği belli olan toplu iş sözleşmesinden kaynaklanan pek çok hakkı gitti. Geçmiş dönemde kullanılmayan yıllık izin veya ödenmeyen hakları gitti. Bazı hastanelerde asıl işi yaptıkları için ilave tediye hakları vardı, bunlar gitti. Sadece bizim açtığımız 3000 civarında ilave tediye hakkı davası vardı. Maalesef bu hakların hepsi yandı. Geçmişte kamu kurumunda işçi olarak çalışırken, işten çıkarılanların 12-13 yıllık kıdem tazminatı hakkı da gitti. Bu yaklaşık 35-40 bin TL yapıyor.

Hükümet bütün taşeron işçilerinden bu haklarından feragat etmesini istedi. Haklarından feragat eden işçinin kıdem tazminatı hakkı da gitti mi?

696 sayılı yasada ‘geçmiş haklarından feragat eder’ hükmü var. Ama kıdem tazminatlarından da feragat etmek gerekir mi gerekmez mi bu tam belli değil. Tartışılabilir bir konu şu anda. Net bir şekilde açıklama maalesef yok. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanımız bir açıklamasında, “Hayır kesinlikle kıdem tazminatı hakkı devam ediyor” diyor. Ancak kanuna baktığımızda ‘doğmuş tüm haklar’ diyor. Yasada genelleme yapılmış şu hak, bu hak denilmiyor. Yasaya bakarsak kıdem tazminatı hakkı da gidiyor. Bakanlığın açıklamasına bakarsak gitmiyor. Bakanlık tarafından yapılan başka bir açıklamada, “Kıdem tazminatları sadece muvazaaya dayalı açılmış davalar için geçerlidir” denildi. Muvazaaya dayalı davalar Karayolları Müdürlüğü’ne karşı açıldı ve işçiler kazandı. Ama burada alacak yoktu. Kadroya geçiş hakkı için açılmıştı. Biz bu konuda bir açıklama yapılması için talepte bulunduk. Bize, “Sadece kesinleşmiş bir karar varsa bunlar ödenir, diğerleri ödenmez” denildi. Kıdem ve ihbar hakkı gitmiyor. Ama durum tartışmalı. Bakanın beyanı yazıya yansımadığı sürece, hüküm haline gelmediği sürece, işçi haklarını kaybetmeye devam edecek.

Taşeron işçisi hiç mi bir şey kazanmadı? Hükümetin bu kararı ne değiştirdi?

İşçinin kazandığı hiçbir şey yok. Zaten kurumun çalışanıydı. Burada sıkıntı yoktu. Taşeron şirketin görevi sadece işçi istihdam etmekti. İlave tediye kazandı deniliyor. İlave tediye haklarıydı. Bizim açtığımız davalar ilave tediye alacağı davasıydı. Bu yeni bir hak değil ki. Zaten bu hakkıydı ama kurumlar bunu vermiyordu. Ancak mahkeme yoluyla alınabiliyordu. Mahkeme kararı ve Yargıtay’ın onamasıyla bu işçiler tediye haklarını kazanmıştı. Eğer taşeron çalışanları kadroya alınmasaydı bu davalar emsal kabul edilecek ve kurum bütün ilave tediyeleri ödemek zorunda kalacaktı. Yani tediye hakkı yeni bir hak değil, zaten vardı. Bir taşeron işçisine ne kazandınız diye sorsam: “kadro hakkı elde ettik” diyeceklerdir. Ben de onlara: “Hayır kadro hakkı elde etmediniz. Şuan siz sürekli işçi kadrosunda çalışıyorsunuz. Kurum dilerse sözleşmenin sonunda iş hakkınızı fesih edebilir” cevabını veririm.

Gerçekten Taşeron işçisi kadro hakkı elde etmedi mi? Bu durumda taşeron kalkmadı diyebilir miyiz?

Hayır etmedi. Bazı kurumlardan duyduğuma göre işçilerle yapılan sözleşme 11 aylık. Süreli işçi olduğu için de otomatikman diğer hakları da gidiyor. Kıdem hakkı tazminatından tutun da birçok hakkı gidiyor. Kurum yönetimleri isterse taşeron işçisine ileriki bir zamanda; “Ben senin çalışmanı beğenmedim, maalesef işten seni çıkartmak zorundayım” diyebilir. Taşeron kalktı ama taşeronun yetkilerini kamu kurumları aldı. Taşeron, şu anda kamu kurumları olmuş oldu.

Peki, bu durumda ne olacak?

Birçok işçi yine mahkeme kapılarına düşecek.

Bu işçiler haklarından da feragat ettiler. Tekrar mahkemeye başvurabiliyorlar mı? İtiraz hakları var mı?

Burada maalesef işgüzar meslektaşımız yanlış bilgi veriyor: “Hayır bir itiraz hakkınız yok” diyorlar. Oysa var. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı yayımladığı forumlarda sözleşme yaptı. O sözleşmelerde taraf oldu. “Ben seni kadroya alacağım. Ama senden haklarından feragat etmeni istiyorum” dedi, değil mi?

Evet.

Bu durumda bakanlık ile işçi karşılıklı borç ilişkisine girdiler. Bakanlık vaatte bulundu, işçi de bu vaat karşılığında haklarından feragat etme yolunu seçti, sonuçta sözleşme sağlandı. İşçi davasından feragat ederek üstüne düşeni yaptı mı, yaptı. Ama bakanlık veya kurum yapmış olduğu sözleşmeye aykırı hareket ederek, işçiyi daimi kadroya almadı. Kimisi güvenlik soruşturmasından geçemedi, kimisinin de sözleşmesi geçici olarak yapıldı. Yani sözleşme kurumun kusuruyla fesih edilmiş oldu. Bu durumda işçi sözleşmenin yerine getirilmemesinden kaynaklanan zararını mahkemeye taşıyabilir.

İşçilerin bu durumda ne yapması gerekiyor?

İşçi kardeşim, gidecek mahkemeye; “Ben haklarımdan feragat ederek üstüme düşeni yapmışken, şu şu kurum sözleşmeye aykırı hareket ederek beni haklarımdan mahrum etti. Uğradığım zararın tazminini istiyorum” diyerek dava açacak. Ancak bu işi çözebilecek hakim bulabilir mi? Bilmiyorum. Bu konuda soru işaretleri kafamıza takılıyor.

Bu durum kamuya yeni yükler doğurmayacak mı?

Kamu işçinin haklarından feragat etmesiyle mali olarak yükten kurtuluyor ama yarın öbür gün bu hak kayıplarından dolayı büyük davalar açılacak. Bu nedenle kamuya çok büyük bir yük geliyor diyebiliriz. Bu yükü de maalesef bizler karşılayacağız. Olan yine işçiye olacak. İşçi yine mahkeme yollarına düşecek.

Web sitemizde size en iyi deneyimi sunabilmemiz için çerezleri kullanıyoruz. Bu siteyi kullanmaya devam ederseniz, bunu kabul ettiğinizi varsayarız.